Düşlerimin Prensi II. Cilt- Buse Gümüş, Kitap Yorumu


Sayfa Sayısı: 512
Nemesis Kitap
2016
22 tl


Kitap Tanıtımı


Masal devam ediyor…
Bir zamanlar asla inanmam dediğim bir şey vardı. Benden asla ama asla bir prenses olmazdı. Gerçekleşmeyeceğini düşündüğüm düşlerim vardı benim. Bana göre; aşk bana uğramaz, mutluluk beni teğet geçerdi.

Tüm umutsuzluğuma rağmen yine de hayat beni yanıltmış, aşkı ve mutluluğu bir kişide toplamıştı. İmkânsız dediğim aşk, beni sarıp sarmalamış ve her şeyi baştan sona değiştirmişti. Onunla olmak, aşkı onunla yaşamak düşlerimin de ötesinde bir mucizeydi.

Ancak her şey hayallerimdeki gibi tozpembe gitmiyordu. Mutlu sona ulaşmadan önce önümüze birçok engel çıkacaktı. Hayat bizi sınarken, birlikte tutunabileceğimiz tek şey sevgimizdi. Kavgalar, küslükler, barışmalar, ayrılıklar… Ve daha nicesi. Yaşanacaklar gözümü korkutmuyordu, çünkü gerçekliğinden emin olduğum bir şey vardı: Mert, benim Düşlerimin Prensi'ydi ve bizim masalımız, her şeye rağmen mutlu sonla bitecekti.


Kitap Yorumu


İlk kitabın yorumunda ikinci kitabınız olmadan başlamayın demiştim, hala aynı fikirdeyim. İlk kitap biter bitmez ikinciye başladım zira öyle bir noktada bitmiş ki merak etmemek ne mümkün! Okuduğunuz ikinci sayfadan sonra bir, “Aaa!” nidası dökülecek ardından da sizi bir rahatlama alacak. Neden mi? Tabii ki söylemem :D 

İlk kitapta Rüya ve Mert ilişkisi bir düzene girmişti zaten. O ilk tanıma sürecini, sancılı dönemi geride bırakmışlardı. Ama bu kez de onları bekleyen gelecekleri söz konusuydu. İlişkilerinin seyri, evlilik düşüncesi, iş hayatları derken sorumluluk alma dönemleri gelmişti. Tabii can dostlarıyla birlikte! Rüzgar olmadan ya da Gizem’siz bir hikaye düşünemedim. Figen, Gökhan ve Masal olmadan da asla! 

Çok fazla bir şey söylemek de istemiyorum aslında işin büyüsünü bozmamak için. Ama bu çiftler okunmalı, diye düşünüyorum...

İnişler, çıkışlar, kalp kırıklıkları hatta hayal kırıklıkları, kıskançlıklar ve dostluklar… Bir hayatın tanımı belki de bu kavramlarda saklı. Bu üç çift üzerinden anlatılan hikaye de hayatın bir parçası. Onlar Düşlerinin Prensi’ni bulmuşlar. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevitine diyesim var :D Benim keyifli okuduğum bir seri oldu. Okuyacak olanlara da şimdiden keyifli okumalar dilerim... 

Unutmadan, bu güzel kitapları kazanabilmek için çekilişimiz devam ediyor. Sayfamızı ziyaret etmeniz yeterli :)

Düşlerimin Prensi II. Cilt - Buse Gümüş, Ön Okuma (5. gün)

Düşlerimin Prensi ön okuması ile beraberim bugün. Keyifli okumalar dilerim :)


Düşlerimin Prensi (1. Kitap) - Buse Gümüş, Kitap Yorumu, (3. Gün)


Sayfa Sayısı: 512
Nemesis Kitap
2015
22 tl


Kitap Tanıtımı

"Gerçekleşmeyeceğini bile bile kurulan düşler, insanın canını acıtmaktan başka bir işe yaramıyor." Aşkın hiç uğramadığına ve uğramayacağına emin olduğum bir durakta beklerken, hiç ummadığım bir anda düştüm aşkın içine. Hem de hiç olmayacak bir insanla; Mert Demiroğlu'yla… Üstelik bu öyle bir düşüştü ki, sadece üç saniye sürmüştü; ne olduğunu bile anlayamamıştım. Aşkın zor olduğunu biliyordum ama söz konusu Mert ise sadece zor değil, imkânsızdı benim için aşk. O, insanların düşündüğünden daha fazlasıydı. Düşünceli, nazik ve sevecendi. Onun masmavi gözlerinin derinliklerine düştüğümde, tutunduğum yine oydu. Yine de imkânsızdı işte. Mert ve ben sadece arkadaş olabilirdik, benim kalbim her ne kadar daha fazlasını istese de… Ancak hayatın benim için daha farklı planları olduğunu bilmiyordum; benim masalım henüz yazılmamıştı. Hepsinde olduğu gibi bu masalın da bir prensese ve bir prense ihtiyacı vardı. Benim masalım da Düşlerimin Prensi'ni bulduğumda başlayacaktı.


Kitap Yorumu

Kitabı okudukça ilk aklıma gelen şey ne kadar tanıdık olduğuydu. Seneler önce bir forumda okuduğum ama sonrasında unuttuğum bir hikayeymiş meğer. Her sayfadan sonra şimdi şu mu olacaktı, diye bitirdim kitabı. Kaybettiğim bir şeyi yeniden bulmuşum hissi verdi. 

Rüya on sekiz yaşında, yeni bir üniversitelidir. Yeni okul, yeni ortam, yeni arkadaşlar derken karşısına Mert çıkar, Mert Demiroğlu. Kendisi zengin, yakışıklı ve tam bir playboy. Ha bir de başının belası Merve. Dünyalar tatlısı Gizem, grubun neşelisi Figen ve erkek arkadaşı da var. Efendim bütün bunlar bir araya geldiğinde ortaya okuması zevkli bir kitap çıkmış. 

Üniversite hayatı belki de insan için hayatının en önemli dönemi. Ne tam anlamıyla büyümüşsünüzdür ne de hala annenizin küçük çocuğu da değilsinizdir. Orada yaşadıklarınız ve öğrendikleriniz bundan sonraki hayatınızın belirleyicisi oluyor. Haliyle kurduğunuz dostluklar, yaşadığınız aşklar, kalp kırıklıklarınız ömrünüz boyunca aklınızın hep bir köşesinde oluyor. Hazır lafı açılmışken ben de buradan can arkadaşlarıma selamlarımı göndereyim, sizi seviyorum! İşte tam anlamıyla Rüya için de geçerli bu durum. Yeni bir hayata alışırken yeni insanlar tanımayı, aşkı, kırılan kalbiyle yaşamayı öğrenir. Tüm gücünü yitirdiği anlarda yeniden ayakta kalmanın mücadelesini verir çünkü karşısındaki adam Mert Demiroğlu’dur. Düşlerinde bile kavuşamadığı biridir hatta belki de imkansızdır. Ama aşk işte, engel tanımıyor ve bu kez de tanımayacaktır! 

Yorumumdan da anlaşılacağı üzere benim için karışık duygular uyandırdı Düşlerimin Prensi. Kendi öğrencilik yıllarıma döndüm. Yaşadıklarım, yaşayamadıklarım, hayal kırıklarım canlandı gözümde. Karakterler o kadar bizden ki, o kadar yaşamın içinden ki böyle hissetmemek pek de mümkün değil. 

Kitabın konusuyla ilgili daha fazla bir şey söylememe gerek bence. Okuyun, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Unutmadan, sakın ikinci kitabı da almadan başlamayın. Öyle bir yerde bitiyor ki meraktan çatlama ihtimalinize karşı baştan uyarayım. E ben kaçayım artık, ikinci kitap beni bekler. Herkese keyifli okumalar!

Düşlerimin Prensi- Buse Gümüş, Yazar Söyleşisi



RKBT: Merhaba, öncelikle zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. İlk sorumuz Buse Gümüş kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

BG: Merhaba. 1993 yılının son günlerinden birinde İstanbul’da doğmuşum. Şimdi 22 yaşındayım ve üniversite son sınıf öğrencisiyim. Fazlasıyla sabırsız bir insanımdır. Buluşma yerine herkesten önce giden kişiyi arayacak olursanız, o kesin benim mesela. Aynı zamanda iflah olmaz bir hayalperestim, yazmayı ve kitap okumayı hobiden çok hayat amacı haline getirmiş biriyim.



RKBT: Sizin takip ettiğiniz yazarlar kimler? Okumak için öncelikli bir tercihiniz var mı?

BG: Türk ve yabancı olmak üzere çok fazla yazar takip ediyorum. En sevdiklerimden biri Nora Roberts’tır. Okumak için bir tercihim var elbette, içinde aşk olması ve mutsuz sonla bitmemesi. Konu beni içine çekerse kitabın türü çok da önemi değil, genelde her tarz kitap okuyorum.



RKBT: Yazmaya nasıl başladınız ve yazdıklarınızın kitap olma süreci nasıl işledi?

BG: Çoğu kişinin aksine benim komik sayılabilecek bir başlangıcım var. On beş yaşındayken okuduğum fantastik bir kitap için, “Ben bundan daha iyisini yazarım,” diyerek elime kalemi aldım ve ilk kurgumu kağıtlara aktardım. Günün birinde, üçleme olarak planladığım fantastik romanımı da okurlara sunmak istiyorum ama şimdilik uzak hayallerimden bir tanesi bu. Düşlerimin Prensi serisi ise 2012 yılında bir hikaye forum sitesini keşfetmemle ortaya çıktı, uzun soluklu bir hikaye oldu ve paylaştığım ortamlarda sevilip beğenilmesi beni inanılmaz mutlu etti. Kitap sürecinde birçok yayıneviyle görüştüm ve sonucunda Nemesis Kitap’la anlaştım. Yayınevimle birlikte Düşlerimin Prensi serisini kitapseverlerin beğenisine sunduk. Basılı kitaplarımın olması hala rüya gibi geliyor.



RKBT: Yazdıklarınızı ilk önce kimle paylaşıyorsunuz?

BG: İlk yazdığım fantastik kurguyu sadece birkaç kişi okudu. Sosyal ortamlarda hikaye paylaşmaya başladıktan sonra ise çok sayıda okuyucuya ulaştım. Genelde yazdıklarımı önce arkadaşım Burcu’ya yolluyorum, sonra da okuyucularla buluşturuyorum.



RKBT: Yazmak için tercih ettiğiniz bir zaman dilimi ve mekân var mı? Yoksa ilham perileri

BG: Ziyarete bağlı olarak gelişiyor. Genelde akşamları evdeyken yazıyorum ama bazen önümde bilgisayarım saatlerce açık kalsa dahi tek kelime yazamadığım anlar oluyor, bazen ise gündüz dersin ortasında aklımda sahneler beliriyor ve ben, anlatılan dersi unutup aklımdakileri kağıda geçiriyorum.



RKBT: İşlediğiniz konuları ve karakterleri neye göre belirliyorsunuz?

BG: Hiç oturup da şunu yazayım demişliğim yoktur. Bir anda aklıma bir sahne geliyor, oradan yola çıkarak kurguyu oluşturuyorum, tanıtımı yazıyorum ve kurgunun tamamı aklımda şekilleniyor. Yazmaya başladığımda hikayenin başı, ortası ve sonu belli oluyor zaten. Aradaki olaylar, konuşmalar vs. kurguya bağlı olarak yazdıkça ortaya çıkıyor. Karakterler de kurgu gibi aklımda bir anda şekilleniyor ama tabii onların özelliklerini yazmaya başladıktan sonra değiştirdiğim de oluyor.



RKBT: Kitabınızı elinize aldığınızda ve ilk imza gününüzde neler hissettiniz? Ve tabii ilk imza kime gitti?

BG: İlk kitabımı elime almak fuarda nasip oldu. O anı anlatacak yeterli sayıda kelime yok bana göre. Yıllarca yazdıktan sonra, en büyük hayalinizi ellerinizin arasında tuttuğunuzu düşünebiliyor musunuz? Muhteşem bir duygu, anlatılamaz yaşanır derler ya işte tam olarak böyle bir şey. Yaklaşık sekiz yıl önce yazmaya başladım ve o zamanlar, bugünleri yaşayacağımı düşünemiyordum. Hayaller gerçek olduğu anda inanması zor oluyor. İlk imza günüm ise çok bulanık :D Heyecandan ellerim titriyordu, imza atarken ne yazacağımı bilememiştim mesela ama her şeye rağmen harikaydı. İlk imza annemin oldu.



RKBT: Düşlerimin Prensi’ne gelecek olursak, efendim bu Mert ve benzerlerini nerelerde bulabiliyoruz? Malum her eve lazım kendisi de :D

BG: Mert’in benzerini ne yazık ki bulamıyoruz :D Şaka bir yana, Mert gibi bir karakteri hayal ederken keşke gerçek hayatta da olsa diye düşünüyordum. Mert, benim gözümde her genç kızın hayal ettiği kadar mükemmel ama aynı zamanda mükemmel olamayacak kadar gerçekçiydi. Çok fazla sevdi, aşkı için pek çok kez fedakarlıkta bulundu ve hata yaptığı zamanlar oldu. Onu, Mert Demiroğlu yapan da bütün bunların bir arada olmasıydı.



RKBT: Yeni çalışmalarınızı sorsak bir de? Mesela Gizem ve Rüzgar ikilisi için beklemeye geçebilir miyiz?

BG: Aklımda birçok fikir var ama hepsini aynı anda uygulamaya koyamıyorum. Mert’in bakış açısından gelecek olan kitap, çok sevilen bir hikayem, Düşlerimin Prensi’nde yer alan karakterimiz Aslı’nın SIR olarak saklanan hikayesi ve henüz kimseyle paylaşmadığım diğer kurgularım sırayla gelecek diye umuyorum. Gizem ve Rüzgar’ı Düşlerimin Prensi’nde çok detaylı olmasa da misafir ettik, şu ana dek onlar için ayrı bir kitap düşünmedim, okuyucular çok isterse günün birinde gelebilir ama henüz gündemde öyle bir şey yok.



RKBT: Sosyal medyayla aranız nasıl? Okurlarınız size nasıl ulaşabilir?

BG: Sosyal medyayı çok yoğun kullanıyorum. Okurlarımın bana ulaşabileceği adresler ise:

Facebook sayfası: Buse Gümüş

Facebook grubu: Buse Gümüş’ün Kaleminden

İnstagram ve Twitter: busevgumus
ziyaretine bağlı olarak mı gelişiyor?



RKBT: Son olarak okurlarınıza ne söylemek istersiniz?

BG: Onları çok sevdiğimi söylemek isterim. Yanımda oldukları, beni destekledikleri ve yazdıklarımı okudukları için onlara teşekkür ediyorum.
BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI